Reklam
Tarih : 2025-11-25 15:38:36

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kadına el kaldıranın eli de vicdanı da kararmıştır

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

“Bu anlamlı program vesilesiyle sizlerle birlikte milletin evinde, bu gazi mekanda bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Toplantımızı teşrif eden tüm hanım kardeşlerime kalpten teşekkürlerimi iletiyorum.

Bugün burada şiddet sebebiyle hayat yolculukları kesintiye uğramış, zorluklarla karşılaşmış, çoğu zaman gözyaşını içine akıtmış, derdini içine atmak zorunda kalmış tüm kadınlarla güçlü dayanışmamızı göstermek amacıyla bir aradayız.

Öncelikle kadına yönelik şiddet eylemlerinde hayatlarını kaybeden tüm kardeşlerimize Cenabı Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Aynı şekilde şiddete uğramış, yaşadığı travmalar sebebiyle sıkıntı çekmiş, kadınlık onuru incinmiş tüm hanım kardeşlerime geçmiş olsun diyorum.

Konuşmamın hemen başında bir noktanın altını önemle çiziyorum. Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, gerekse iki kız evladı babası olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele en ön safta yer alacağımın bilinmesini isterim.

Kadına el kaldıranın eli de vicdanı da kararmıştır. Akıl, vicdan, ahlak ve izan sahibi hiçbir erkeğin de anne, eş, kardeş, evlat olarak hayatı paylaştığı kadınlara karşı menfi bir tutum içinde olması düşünülemez.

Önce insan diyen devlet felsefesinin temeline insanı yerleştiren, özellikle de cenneti annelerin ayakları altına seren bir inancın mensupları olarak böylesi bir tavır zaten bize yakışmaz. Bu konuda siyasi hayatım boyunca büyük bir hassasiyet ve kararlılık içinde oldum, inşallah bundan geri adım atmayacağız.

Kadınların da kendi meselelerine fazla sahip çıktığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. Her türlü şiddetin mağduru olan kadınlar, itirazlarını yükselttikçe inşallah değişim, çok daha hızlı gerçekleşecektir.

Sizler bu şekilde sağlam ve dirayetli durdukça biz de sizden aldığımız güç, cesaret ve ilhamla çok daha ileri adımlar atmayı sürdüreceğiz.

Açıkça söylemek gerekirse kadına ve çocuğa şiddet sorununu rakamlar veya istatistikler üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum. Bunun sebebi, Türkiye’nin bu meselede başkalarına kıyasla daha kötü bir durumda olması değildir. Tam tersine Avrupa ülkelerine göre biz, çok çok ilerideyiz.

Bize örnek gösterilen Avrupa ülkelerinin yapmadığı, yapamadığı önleyici ve koruyucu düzenlemeleri hayata geçirmiş bir ülkeyiz.

Son 23 yılda kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadele sayesinde bu alanda büyük bir paradigma değişimine imza attık.

Bir defa şunun anlaşılmasını isterim: Tek bir hanım kardeşimiz bile şiddete uğruyor, şiddet kurbanı oluyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir.

Gazetelerde okuduğumuz, haberlerde seyrettiğimiz her bir şiddet olayının aslında yarım kalmış bir insan hikayesine, öksüz kalmış bir çocuğa, evlat acısı hiç dinmeyen anne babaya, sönüp giden hayallere tekabül ettiğini aklımızdan bir an olsun çıkaramayız.

Evet tek bir kayıp bir çoktur. Hepimiz adına hüzün vericidir. İstatistikler arasında kaybolmasına müsaade edilmeyecek kadar değerlidir. Biz, meseleye bu zaviyeden yani tamamen insan merkezli bakıyoruz.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede elde ettiğimiz tüm başarılara rağmen şiddeti sıfırlayamamanın üzüntüsünü her müessif olayda hissediyoruz.

Elbette bunları açık yüreklilikle ifade ederken şu gerçeğin de farkındayız: Dünyada her gün binlerce insan, bilhassa kadın ve çocuklar, farklı sebeplerle fiziki ya da psikolojik şiddete uğruyor.

Örneğin; Avrupa’da her yıl, 2 bin 300 kadın eşleri veya eski eşleri tarafından acımasızca öldürülüyor. Keza çatışma ve savaşların yükünü de en fazla kadın ve çocuklar çekiyor.

İsrail’in son 2 yılda Gazze’de katlettiği çocukların sayısı, 20 binin üzerinde. Gazze soykırımında şehit olan 70 bin Filistinlinin üçte ikisini maalesef kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bunlar, vicdan sahipleri için ürkütücü rakamlar. İnsanlıktan nasibini almış bir kimse bu trajedileri kayıtsız kalamaz.

Hal böyleyken üzüntü ve utanç verici bir çifte standartla karşı karşıyayız. Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık, son 2 yılda şahit olduğumuz üzere hak ettiği tepkiyi görmedi. Failin ve mağdurun kimliği, verilecek tepkinin dozunu burada da belirledi.

İsrail’in üzerinde ne yazık ki işlediği cinayetlerin vahametiyle orantılı bir baskı kurulmadı. Bunun vicdanlarda açtığı yarayı en iyi şu an bu salonda bulunan Gazzeli kardeşlerimiz biliyor.

Kadına ve çocuğa şiddeti belli bir bölgeye, ülkeye veya topluma mal eden yaklaşımlar, sorunun çözümüne değil, kronikleşmesine sebep olur.

Aynı çevreler, Gazzeli kadınları görmedikleri gibi bugün popüler kültürün mağdur ettiği kadınları kapitalist sistemin vahşi dişlileri arasında ezilen kadınları moda sektörünün metalaştırdığı kadınları da görmezden geliyor.

Oysa kadınların can, mal ve onuruna yönelik her saldırı amasız, fakatsız karşı durulması gereken insanlık dışı bir eylemdir. Bunlarla mücadele etmek de insan olarak birbirimize karşı görevimizdir.

Kadına şiddet gibi özünde insani bir meselenin ideolojik kavgalara meze yapılmasını, mevzi savaşlarına alet edilmesini bizle tasvip etmiyoruz.

Gazze soykırımının bu konuda küresel düzeyde bir özeleştiriye vesile olmasını diliyorum. Biz, Türkiye olarak ülkemizde olduğu gibi dünyada da kalıpları zorlamaya, ezberleri değiştirmeye, konformistlerin rahatını bozmaya devam edeceğiz.

Zalimin de mazlumun da kimliğine bakmadan hakkı savunacak, hakikatleri her platformda gür bir seda ile haykıracağız.

Türkiye bugüne kadar hep yanınızda oldu. İnşallah hep yanınızda olacağız. Buradaki kardeşlerimin şahsında Gazze’nin cefakar, fedakar ve her biri direniş abidesi olan cesur kadınlarını bir kez daha saygıyla selamlıyor, şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum.

Toplumun temeli olan ailenin de sosyal hayatında kilit taşı kadındır. Eğer kadın mutluysa aile mutludur. Eğer kadın huzurluysa o ailede huzur vardır.

Kadına yönelik şiddet, en başta aileye, ailenin huzuruna, mutluluğuna, geleceğine vurulmuş menfur darbedir.

Şurası bir gerek ki, bizim kültürümüzde aile, mahremiyeti olan bir yapıdır. İşte bu yıl ilan ettiğimiz gibi Aile Yılı olarak ilan ettik.

Bir evin giriş veya bahçe kapısından ötesi, kişinin mahremi olarak görülür. Ama zulüm varsa, haksız varsa şayet kadına ve çocuğa yönelik şiddet söz konusuysa burada artık aile mahremiyetinden söz edilemez. Çünkü şiddet, kişi ile sınırlı bir hadise değildir.

Şiddet, tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumu enfekte eden bir meseledir. Müdahale edilmeyen her şiddet olayı, toplumda mayalanıyor, zamanla büyüyor maalesef başka insanlara da sirayet ediyor. Şiddetin olumsuz etkilerine özellikle çocuklarda daha fazla şahit oluyoruz.

Şehir hayatının sıkıntıları ve zorlukları ile birlikte ailenin omuzlarına binen yük de artmaktadır. Bu yükün sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi için kadın ile erkek arasındaki rol dağılımının adaletli yapılması şarttır.

Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer aldığı bir tabloda eski alışkanlıkların, eski davranış kalıplarının aynen devam etmesi beklenemez. Bilhassa çocukların eğitimi ve yetiştirilmesinde annenin yanı sıra babalara da önemli sorumluluklar düştüğüne inanıyorum.

Dijital dünyadan doğan tehditler giderek artarken, çocuklara kol kanat germek sadece annelerin değil, babaların da birincil görevidir.

Hayatı paylaştığımız eşlerimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Evlat sahibi tüm babalarımızdan eşlerine daha fazla yardımcı olmalarını, özellikle çocuklarının eğitimi ve yetiştirilmesi noktasında daha fazla yük almalarını, ellerini taşın altına daha fazla koymalarını istirham ediyorum.

Türkiye’nin son 23 yılda şiddet meselesi başta olmak üzere kadınların hak ve hukuklarının teslimi konusunda gösterdiği başarı ortadadır. Sıfır Tolerans yaklaşımıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddetle etkin bir şekilde mücadele ettik.

2007’den bu yana kararlılıkla uyguladığımız Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal İlan Planlarımızın dördüncüsünü geride bıraktık. Beşinci Ulusal Eylem Planı’nı ise bugün yayımladığımız genelge ile yürürlüğe koyduk.

5 hedef, 15 strateji ve 130 faaliyet başlığından oluşan yeni planımızın kadınlar başta olmak üzere tüm milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.

2026-2030 dönemini kapsayan bu plan ile ilk hedefimiz, toplumun tüm kesimlerinde saygı kültürünü bir davranış biçimi haline getirmektir. Bu çerçevede şiddetsiz bir toplumun inşası için delile dayalı ve çok sektörlü politikalar geliştirecek, farkındalığı artırıcı toplum temelli müdahaleler yürüteceğiz.

Güvenli kamusal, sosyal ve dijital alanların yaygınlaştırılması için geniş bir yelpazede çalışmalar gerçekleştireceğiz.

İkinci hedefimiz olan etkin hukuki koruma ve adalete erişim kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkinliğini artıracak, ceza adaleti sisteminin güçlendirilmesini temin edeceğiz.

Risk odaklı ve uzmanlaşmış hizmetlerin etkili sunulması başlıklı üçüncü hedef bağlamında erken uyarı ve müdahale sistemlerini geliştireceğiz.

Dördüncü hedefimizi şiddete maruz kalan kadınlar ve çocukları için sağlanacak psikolojik, sosyal ve ekonomik desteklerle çok boyutlu ve sürdürülebilir bir güçlenme ekosistemi olarak belirledik.

Eylem planının beşinci ve son hedefi ise şiddet uygulayanlara yönelik davranışsal dönüşüm ve toplumsal katılımın sağlanmasıdır.

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Beşinci Ulusal Eylem Planımızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyor, Aile Bakanlığımız başta olmak üzere bu önemli belgenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Bir kez daha kadına şiddet, insanlığa ihanettir diyorum. Bu düşüncelerle sizlere veda ederken her birinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun. Kalın sağlıcakla.”

  Hibya Haber Ajansı

© Copyright 2025 ereglihaberler.com.tr Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.